“Hainleri kim aklamaya ve arkalamaya yelteniyorsa bilinsin ki cinayetlere taammüden iştirak etmiş demektir. Ve teröristtir.” Devlet Bahçeli dün akşam Gare operasyonu esnasında ölen 13 kişinin ardından ifade etti bu sözleri. Devlet aklını da ortaya koyan bu zihniyet nezdinde operasyonla ilgili sorgulayıcı ve eleştiri ifade eden her söz “aklamak ve arkalamak” olarak nitelenecek ve teröristlikle eş tutulacaktı. Öyle de oldu. Devletin resmi açıklamalarının tekrarı ya da paraleli niteliğinde olmayanlar derhal vatan hainliği suçlaması ile yaftalandı. Ötesi, bu konuyla ilgili resmi söylem paralelinde değerlendirme yapmamanın “suç” ilan edilmesiydi adeta. Herkesi şefliklerini yaptıkları orkestraya katılıp aynı şeyleri söylemek mecburiyeti içine sokmaya çalıştılar. Roland Barthes’in başlıkta alıntıladığım sözünde ifade ettiği gibi, “faşizm söyleme mecburiyetidir”.
Başarılı olunsa “bölücü”lerin elindeki Türkleri esaretten kurtaran fatih olarak arkası gelmez bir propaganda devreye sokulacaktı. (Buna ilişkin ayrıntılı planların yapıldığı, Erdoğan’ın operasyonun başladığı Çarşamba günü akşamı için ilan ettiği ancak rafa kaldırıp aya çıkış olarak değiştirdiği “müjde girişimi”nden anlaşılıyordu.) Tersi olunca, hemen şovenist dil eşliğinde bütün muhalefetin terör yandaşı olarak yaftalanması çalışması devreye sokuldu. Girişte alıntıladığımız Bahçeli’nin sözlerine benzer şekilde Erdoğan da “13 masumun kanı terör örgütüne sahip çıkan, destek veren, sempati sergileyen herkesin eline bulaşmıştır” dedi.
Operasyona ilişkin sorgu, sual etmeyi kriminalize ederek engellemek kadar muhalif zeminleri kuşatma ve parçalama hedefini de barındırıyordu bu sözler. 40’ı aşkın uçakla bombalanan bir coğrafyada insanların nasıl öldüğüne dair yapılan resmi açıklamalara dair haklı kuşkular, bugüne kadar neden Somali’de kaçırılan gemiciler gibi askeri olmayan yöntemlerle kurtarılmaya çalışılmadıkları gibi sorular ağızlara tıkılmak isteniyor. İtirazlar bütün medya imkanları kullanılarak koparılan yaygarada terörize ediliyor.
Erdoğan dün canlı yayınlarla katıldığı AKP kongrelerini bu propaganda atağının zeminleri haline getirdi, esti gürledi, ayar verdi. Operasyonda hayatını kaybeden kişilerden birinin annesini en acılı haldeyken telefonla Kongre’ye bile bağladı. Annenin “çocuğumun kanı yerde kalmasın” yakarışına “onların kanı yerde kalmıyor ve kalmayacak. Aynı kararlılıkla devam ediyoruz ve devam edeceğiz” diyerek karşılık verdi.
Sosyal mesafe kurallarının hiçe sayıldığı “lebaleb dolu” Rize il kongresinde ise “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganlarına karşılık, “Gençler, Rabb’imiz ne buyuruyor? ‘Allah yolunda öldürülenlere, ölüler demeyiniz. Onlar diridirler, ancak siz bilemezsiniz.’ İşte mesele bu. Şimdi onlar Allah yolunda öldürüldüler, şehit oldular. Biz şimdi kendimize bakalım kendimize, biz ne olacağız? dedi.
Pandeminin derinleştirdiği, işçi ve emekçi kitleleri sefalet koşullarına mahkum eden ekonomik krizle toplumsal desteklerini kaybetmeye başlayan iktidar, süreci tersine çevirmeye çalışıyor. Elinde ekonomik bir enstrüman kalmadığı için milliyetçi, dinci hassasiyetleri sömürme manevralarına abandıkça abanıyor. Her itirazı bu çerçeve içine sokup boğmaya çalışıyor. “Din elden gidiyor, vatan elden gidiyor” söylemiyle akılları çelmelemek ve ağına düşürmek istiyor.
İnsanların aklı dinci, milliyetçi hassasiyetler kaşınarak kör edilmek istenirken, hemen hedefe konan HDP de siyaseten felç edilmek isteniyor. Parti artık tam bir siyasi yoketme operasyonunun merkezinde. Yöneticileri, üyeleri uyduruk gerekçelerle gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. HDP’li olmanın kendisi suç haline getirilmiş durumda. HDP siyaseten yok edilmek için tam kıskaca alınırken, onun üzerinden düzen muhalefeti de parçalanmaya çalışılıyor.
İktidarı zora düşüren “Boğaziçi direnişi” de hemen hedefe konulanlardan. Oluşturulmaya çalışılan bu milliyetçi kasırgada boğulmaya çalışılıyor. Diğer tüm itiraz odakları gibi.
Toplumsal muhalefetin terörize edilmesi, susturulmaya çalışılması ve parçalanması girişimlerinde ileri bir aşamaya varılmak isteniyor. Sessiz kalmak itaati besleyecek ve toplumun teslim alınmasına hizmet edecek hiç kuşkusuz. O zaman susmamalı, daha fazla konuşmalı, itiraz etmeli. Başka yolu yok…