• Hakkımızda
  • İletişim
  • Sayılar
No Result
Tüm sonuçları görüntüle
16 Ocak Cumartesi 2021
yolculuk
  • Aktüel
  • Emek
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kadın
  • Yaşam
    • Kültür&Sanat
  • Kent-Ekoloji
  • Sınıfsal Bakış
  • Blog
    • Devrim Kitaplığı
    • Enternasyonal Yolculuk
  • Aktüel
  • Emek
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kadın
  • Yaşam
    • Kültür&Sanat
  • Kent-Ekoloji
  • Sınıfsal Bakış
  • Blog
    • Devrim Kitaplığı
    • Enternasyonal Yolculuk
No Result
Tüm sonuçları görüntüle
Gazete Yolculuk
No Result
Tüm sonuçları görüntüle

Sınıfsal Bakış | Kıtalar arası umut ışıkları

Daha kısa bir süre önce dünyada bir sağ dalgadan söz edilirken Can Yücel'in şiirindeki gibi hava döndü; rüzgar ezilenlerin sesini giderek çoğalan tonda taşıyor. Öyle ki olaylar “direnişler bulaşıcıdır” denilecek şekilde gelişiyor

21.11.2019 16:50
10 0
Sınıfsal Bakış | Kıtalar arası umut ışıkları
TweetPaylaşGönderGönderTara

Sanki Victor Jara geri gelmiş

Ve pencerelerden sokağa taşan halk korosuna

Gitarıyla eşlik ediyor.

Sanki Allende sokağa kurulmuş halk mahkemesinde

Pinochet’i yargılıyor…

Lübnan’da halk

Feyruz’un zaman aşımına uğramayan sesine katılıp

“Benimsin sen ey Beyrut” diyor.

Jose Marti

Küba’nın her noktasından tüm ezilenlere gülümsüyor.

Ve şimdi Nizar Kabbani’nin Kontrolistan dediği sınırları

Özgürlük sevdalıları el birliğiyle yıkıyor…

Dünyanın dört bir yanından ezilenlerin sesi yükseliyor. Daha dün, halk hareketlerini bir daha dirilmemek üzere gömdüğünü sanan bir edayla faşizmi yaygınlaştırıp çıtasını yükseltenler, sermayenin azami çıkarları için emeğin kazanılmış haklarını büyük bir özgüvenle yok sayanlar, bugün sokakta halk selini durdurma telaşına düşmüş durumda.

Bir kez daha sınıflar mücadelesinin yasalarının/nesnelliğinin yok sayılamayacağı görülüyor. Defalarca karşılaşmış olsalar da (belki de böyle olmasını arzuladıkları için) her defasında Manifesto’daki o hayalet geri gelmeyecekmiş, halklar ve sokaklar sahipsizmiş gibi davrananlar, sınıflar mücadelesinin gerçekliğiyle yüzleşiyor.

Bu kez bölgesel veya kıtasal da değil kıtalar arası bir iklimde halklar kendi emeğiyle umudu büyütüyor. Belki hemen bugün nihai sonuca ulaşamıyor ama kaderini eline almanın yöntem ve araçlarını geliştiriyor; kazanmanın önemini pratiğin öğreticiliği eşliğinde yaşıyor. Tüm yanıltıcı sahnelere ve aldatıcı/yönlendirici müdahalelere rağmen, Şili’deki hareket Bolivya’daki Morales karşıtı harekete, Ekvador’daki hareket Venezüela’daki ABD patentli harekete benzemiyor. Halkların kendi eseri olanla, emperyalizmin eseri olanlar arasındaki fark gizlenemiyor. Sınıflar mücadelesinin yasaları, neyin devrim ufuklu neyin karşı devrim amaçlı olduğunu deşifre diyor.

Nereye bakmalı, nasıl görmeli?

Gelişmeler, nerede durup nereden bakıldığına bağlı olarak farklı değerlendirilebiliyor. Kimi partiyi öne çıkarıyor kimi cepheyi veya halkların meclisvari örgütlenmelerini; iradeyi öven de oluyor kendiliğindenliği öven de.

Hepsini aynı potaya tabii ki toplayamayız. Irak’ta bu ayın 5’inde kayıp sayısı 254’ü bulmuştu. Ama giderek demir ABD’nin istediği yöne bükülüyor gibi. Bunun yanında, Lübnan’da ABD’nin artan etkisiyle sloganlarına Hizbullah karşıtlığını ekleyenlerle Şili’de “Elpeblo Unido”yu söyleyenlerin hareketinden aynı sonuçları bekleyemeyiz. Böyle bir toptancılık doğru değil. Hatta örneğin İran’daki gibi halkın sorunları nedeniyle sokağa çıkışını ifade etse de bir yanıyla da ABD etkisinin yadsınamayacağı olayları bütünlüklü bir bakışla ele almamak, gerçeğin yarısını görmemek anlamına gelir. Tabii ki İran’da gündeme gelen her hareketin ardında ABD’yi görmek, doğru olmaz. Ama ABD’nin yıllardır elini de ayağını oradan çekmediği, her fırsatı değerlendirmeye hazır bir konumda durdu da hesaba katılmalıdır.

Elbette küresel boyutta toplumsal ısınmanın yaşandığı bu süreçte “her adım devrim doğurmalı” kolaycılığında olmayacağız. Olup biteni hafife de almayacağız. Yaşananların her biri bir deneyimdir. Parça-bütün ilişkisi içinde de neden-sonuç bağlamında da değerlendirilmelidir. Örneğin Amazonların yakılması karşısında Kayapo Kabilesi’nin liderinin ders niteliğindeki duruşu, tekellerin azami kâr hırsını yargılaması çok değerli ve öğretici ama parça halinde tek başına bir sonuç doğurmaz.

Gelişmeler kriz ve faşizm üzerinden değerlendirilebilir. Hatta kıtalar arası ortak düşmanın neoliberalizm olduğunu söylemek de abartılı olmaz.

Daha kısa bir süre önce dünyada bir sağ dalgadan söz edilirken Can Yücel’in şiirindeki gibi hava döndü; rüzgar ezilenlerin sesini giderek çoğalan tonda taşıyor. Öyle ki olaylar “direnişler bulaşıcıdır” denilecek şekilde gelişiyor.

Emperyalizmin, Latin Amerika’da “halkçı” en azından belirli oranlarda kamusal politikalar uygulayan rejimleri tek tek düşürdüğü ve sağcı-gerici bir rüzgarın hakim olduğu düşünülürken, hava hızla dönmeye başladı. Buna en basit ifadeyle haklılığın gücü, ezen-ezilen ilişkisine içerilmiş haldeki yasaların nesnelliği diyebiliriz.

Bir isyan rüzgarı, bir isyan iklimi başlamış durumda; bunun nereye varacağını veya nerede duracağını kestirmek zor. Ama en azından kolay durmayacağını, halkların bundan sonra neoliberal acı reçeteleri kolay kabul etmeyeceğini söyleyebiliriz.

Neoliberalizm ve sermayenin azami çıkarları

Neoliberalizmi sermaye açısından ihtiyaç haline getiren nedenler, bunun ezilenler açısından ne anlama geldiği ve bugün ulaştığı boyut anlaşılmadan yapılacak değerlendirmeler çeşitli açılardan eksik kalacakatır.

Neoliberalizm denince akla ilkin Şili gelir. David Harvey’in ifadesiyle “neoliberal devlet oluşumunun ilk büyük deneyi”nin hayata geçirildiği Şili, bu konuda uygulayıcılar için bir laboratuvar işlevi görür.

1970’li yıllarda yaşanan kriz ve tıkanmayla beraber arayışlar da gündeme gelir. Amaç, sermayenin azami kâr perspektifiyle önündeki tüm engellerin kaldırılmasıdır. Bu dönemin öncelikli ekonomi politikaları “kamu malları ve doğal kaynakların özelleştirilmesi, doğrudan yabancı yatırımların ve serbest ticaretin kolaylaştırılması ve ithal ikameci sanayileşme yerine ihracat odaklı büyümenin teşvik edilmesi” olarak özetlenebilir.

Emeğin istihdamının yeniden düzenlenmesinin, esnek üretim ve taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılmasının gündeme geldiği bu süreçte aynı zamanda uluslararası yeniden iş bölümü gerçekleşir. Buna “yeniden sömürgeleştirme” demek yanlış olmaz. Uluslararası yeniden iş bölümünün ne anlama geldiğinin anlaşılması, neden aynı gemide olmadığımızın anlaşılması açısından önemlidir.

Şili’de neoliberalizm, 1973’te Pinochet darbesiyle işkenceler, toplu tutuklamalar vb. eşliğinde hayata geçirilir. Türkiye’de bunun izdüşümü 24 Ocak Kararları’nın 12 Eylül Cuntası’nın hazırladığı ortamda hayata geçirilmesidir.

Bugün de dünya ölçeğinde yaşanan direnişler içinde Şili’nin bir özgünlüğü var. Mevcut tablo, bir taraftan “Neoliberalizm Şili’de doğdu, Şili’de ölecek!” dedirttiriyor, diğer taraftan tencere tava seslerine Victor Jara’nın şarkılarının eşlik etmesi, mücadele eşliğinde ekilen bilincin halkta karşılık bulduğunu gösteriyor. İktidar tarafından atılan geri adımlar, Bakanların görevden alınması, anayasa referandumu kararı vb. gelişmeler, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin bundan sonra Şili’de işlerinin kolay olmadığını anlatıyor.

Kriz faşizmi çağırır

Bilinir ki kriz dönemleri karar dönemleridir; kriz, çelişmeleri derinleştirir, mücadele isteğini açığa çıkartır ve saflaşmaları hızlandırır; dolayısıyla da radikalizmi tetikler ve taraflar tüm kozlarıyla/imkanlarıyla sürece müdahale eder.

Krizin faşizm doğurduğu, 1929 krizinden beri bilinen bir olgudur. Brecht’in “Fabrikalar, madenler ve toprak üzerindeki özel tekel her yerde barbarca koşullara yol açıyor” biçimindeki ifadesi aynı zamanda bugün neoliberal politikaların neden baskıcı rejimler olmadan uygulanamayacağının veya tekellerin hakimiyetinin ne türden sonuçlar doğurduğunun bir başka biçimdeki ifadesidir.

Daha önce yaptığımız değerlendirmelerde de dikkat çektiğimiz gibi taşların yerinden oynadığı, hegemonya ilişkilerinin sarsıldığı, güç ilişkilerinin değiştiği mevcut kriz ve paylaşım koşullarında hemen tüm aktörler azami kozlarını kullanıyor. Bunu tek tek ülkelerde sermayenin iktidar tercihlerinde de uygulanan politikalarda da gözlemek mümkün. Gerçekte ABD’nin dönemsel ihtiyaçlarına uygun bir kadro olarak göreve gelen Trump’ın, saldırgan üslubunun da politikalarının da Brezilya’da “Tropikal Trump” olarak tanımlanan Bolsonaro’da, İngiltere’de “Britanyalı Trump” olarak tanımlanan Boris Johnson’da veya Türkiye’de Tayyip Erdoğan’da gözlenmesi bir tesadüf değildir.

Sınıflar mücadelesinin dönemsel seyrinin devlet biçimleri üzerindeki etkisi, metropol ülkelerde burjuva demokrasilerinin sınırlarını giderek daraltırken yeni sömürge ülkelerde faşizmi derinleştirmekte, sermaye-iktidar ilişkisini daha doğrudan ve görünür hale getirmektedir.

Kriz direnişi de çağırır

Özellikle 1990 sonrasında sistem dışında olan “sosyalist” ülkelerin dağılması ve giderek sisteme katılmasıyla beraber sosyalizm tehdidinin şimdilik kalkmış olmasına bağlı olarak, neoliberalizmin küresel boyutta uygulanmasının zemini oluştu. Artık hemen her yöntem ve her enstrüman küresel boyutta kullanılabilecekti. “Tarihin sonu” gelmişti. Sermayenin politikalarının önü sonsuza dek açılmıştı. O günden bugüne adım adım uygulanan politikaların sonucunda artık “Sosyal devlet” uygulamalarının tasfiyesinden kazanılmış hakların adım adım gaspına, özelleşmemiş ne kaldıysa her birikimin/zenginliğin sermayenin hizmetine sunulmasına kadar geniş çerçevede bir talandan ve vahşice işleyen bir sömürü çarkından söz etmek mümkün.

Sermaye tehditsiz/engelsiz kalmış gibi saldırganlaşırken, iç çelişmeleri de devam ediyordu. Nitekim yıllardır ertelenen veya lokalize edilerek bağımlı ülkelere fatura edilen kriz, 2008’de ertelenemez boyutlara geldi ve küresel boyutta dışa vurdu.

Kriz, aynı zamanda direnişler için de bir zemindir; mücadele isteğini açığa çıkartır. Nitekim 2011’de önce “Arap Baharı” olarak tanımlanıp yönlendirilen süreçte de aynı yılın Ekim ayında gündeme gelen “İşgal et” hareketinde de krizin izlerini, neoliberal politikalara karşı ezilenlerin hareketini görmek mümkündü. Hareket, 82 ülkeye ve 1500 yere yayıldı. Kitleler, eşit katılım ve söz hakkı içeren meclisler oluşturdu. Burjuva siyaset tarzının bir dönemi adım adım miadını doldururken, parlamentolar şeklî de olsa temsil özelliğini yitirirken halklar doğrudan demokrasiye uzanacak basamaklara yeni basamaklar ekliyordu.

Tahrir Meydanı dahil bu deneyimlerden sonra halk Şili’de eylemlerin yapıldığı meydanı “Haysiyet Meydan”ı olarak adlandırdı. Ekvador’da olduğu gibi örgütlü imkanlarıyla hareket geçen halk, neoliberal saldırları hızla püskürtü. Lübnan’da veya Irak’ta ABD, İsrail ve Körfez ülkelerinin müdahalesinin hissedilir hale gelmesi bir sorundur; ancak bu, umut kırılmasına değil, örgütlü çözüm arayışlarına sebep olmalıdır.

Kimilerinin gözünde önemsiz veya gereksiz gibi görünse de direnişlerde sol aklın ve bu alandaki birikimi içeren örgütlü hazırlığın varlığı, emperyalizmin müdahalesine karşı bir panzehir olarak görülmeli; böylesi anlarda devrimcilerin maya ve pusula işlevinin olduğu unutulmamalıdır.

Etiketler: ABDbolsonarodirenişFaşizmkrizmanşetneoliberalizmprotestoşili
Tweet5Paylaş7GönderPaylaşTara

İlgili Gönderiler

Sınıfsal Bakış | Yeniden paylaşım ikliminde Afrika ve Libya

Sınıfsal Bakış | Yeniden paylaşım ikliminde Afrika ve Libya

11.01.2021 17:01

Bir paylaşım alanı olan Ortadoğu'nun en sıcak noktasının Suriye olması gibi emperyalist aktörlerin yeniden sömürgeleştirme hamlelerine sahne olan Afrika'nın da...

Sınıfsal Bakış | Paylaşım ikliminde Dağlık Karabağ sorunu

Sınıfsal Bakış | Paylaşım ikliminde Dağlık Karabağ sorunu

14.12.2020 14:06

Krizi ve sınıfsal ayrışmayı/çatışmayı derinleştirici etki yapan pandemi koşullarında yerel ve genel konuda pek çok tartışma yaşanıyor. Son olarak gündeme...

Sınıfsal Bakış | Kriz ve pandemi koşullarında kapitalizm

Sınıfsal Bakış | Kriz ve pandemi koşullarında kapitalizm

17.09.2020 14:49

Kriz ve pandemi koşullarında kapitalizm Pandemiyle beraber kapitalizme dair tartışmalar çeşitlenip yoğunlaştı. Sistemin aktörleri de muhalif olanlar da yani farklı...

Sınıfsal Bakış | Pandemi ve yeni düzen tartışmaları

Sınıfsal Bakış | Pandemi ve yeni düzen tartışmaları

14.05.2020 11:27

Emperyalist kapitalist sistemin sözcülerinden ezilenlerin sesi iddiasında olanlara kadar hemen her kesimden yeni düzen olasılığına dair değerlendirmeler yapılıyor. “Artık hiçbir...

Katranlaşmış hevesler için… – Fehim Taştekin (*)

Sınıfsal Bakış | “Kötülüğün şeffaflığı” ve sınıfsal yüzleşme

14.04.2020 20:53

Marks kapitalizmin röntgenini çekti Lenin kapitalizmin çürüdüğünü söyledi Mao ve Castro bu işaret fişeklerini izledi Mahir bu mirası güncelleyip yeniden...

Türkiye’nin koronavirüs günlüğü | Ölenlerin sayısı 4’e, vaka sayısı ise 359’a çıktı!

Sınıfsal Bakış | Covid-19, Zizek ve mücadele

21.03.2020 10:23

Covid-19 gündemi İdlib'teki savaşın, Libya'daki kayıpların, açlık-yoksulluk, zam ve işsizliğin, deprem gündeminin önüne geçmiş durumda. Hatta bir kez daha “aynı...

Boğaziçi Üniversitesi’nde polis saldırısına uğrayan öğrencilere bir destek de yurtdışındaki akademisyenlerden
Aktüel

Boğaziçi Üniversitesi’nde polis saldırısına uğrayan öğrencilere bir destek de yurtdışındaki akademisyenlerden

16.01.2021 11:50

Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kayyum rektörün atanmasının ardından öğrencilerin yaptığı eyleme polis saldırmış, gece ise öğrencilerin evleri polisler...

Daha fazla oku
8 Kasım 2020 | Günün öne çıkanları

16 Ocak Cumartesi | Günün haberleri

16.01.2021 11:31
AKP’nin bitmek bilmez parti ziyaretlerinin bize anlattıkları

AKP’nin bitmek bilmez parti ziyaretlerinin bize anlattıkları

16.01.2021 11:06
AKP döneminde içi boşaltılan kurumlardan birisi olan TRT’ye yakından bakalım

AKP döneminde içi boşaltılan kurumlardan birisi olan TRT’ye yakından bakalım

16.01.2021 10:49
65 yaşındaki Kasım Dayangaç “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı

65 yaşındaki Kasım Dayangaç “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı

16.01.2021 10:11
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Sayılar
gerçeğin devrimci sesi!

© 2018 Tüm hakları saklıdır. Sitede yayımlanan orijinal içeriklerinin kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Adali Labs 2016

No Result
Tüm sonuçları görüntüle
  • Aktüel
  • Emek
  • Dünya
  • Ekonomi
  • Kadın
  • Yaşam
    • Kültür&Sanat
  • Kent-Ekoloji
  • Sınıfsal Bakış
  • Blog
    • Devrim Kitaplığı
    • Enternasyonal Yolculuk

© 2018 Tüm hakları saklıdır. Sitede yayımlanan orijinal içeriklerinin kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Adali Labs 2016

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Gazete Yolculuk'u anasayfanıza ekleyin!

Ekle