Müşterileri arasında ise Mercedes, Volvo, MAN, Renault, Isuzu, Nissan gibi sermaye devleri bulunuyor
“11 Ağustos 2011 günü, İstanbul Beyoğlu 7. Noterliğine İspanyol uyruklu üç kişi geldi: Miguel Alejandro Ruiz Dealbert, Maria Cristina Ruiz Dealbert, Pablo Marcos Ruiz Dealbert… 50 bin lira sermayeyle kurdukları şirketlerinin esas mukavelesini noter huzurunda imzalamak istiyorlardı. Noter onaylı mukaveleleri 24 Ağustos 2011’de ticaret sicil gazetesinde yayınlandı. Aynı soyada sahip bu üç İspanyol’un 1’er TL’lik hisse paylarına karşılık, kalan hisselerin tamamına “Muelles y Ballestas Hispano Alamenas” isimli İspanyol firmanın sahip olduğu bu yeni şirket, Baldur Süspansiyon Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. adını taşıyordu.”
Demokrasi şampiyonu Avrupalılardan İsveç sermayeli Systemair HSK, işçiler Birleşik Metal İş sendikasında örgütlenme çoğunluğunu elde edip bakanlıktan yetki aldıkları 15 Ekim gününün ertesi sabahında 46 sendikalı işçiyi ücretsiz izne çıkarıp, onlara destek veren iki işçiyi de tazminatsız olarak işten çıkardı. İspanyol sermayeli Baldur Süspansiyon şirketi de, benzer şekilde Birleşik Metal iş sendikasının yetki kazandığı günün ertesinde, Türk Metal’den istifa ederek bu sendikaya geçen işçileri işten attığı hatırlatılan yazıda, Özer Elektrik de Birleşik Metal İş sendikasında örgütlenen işçilere aynı kıyımı uyguladığı belirtildi.
Türkiye sermayesi lehine tüm bunların emrini veren valiler, içişleri bakanları, cumhurbaşkanları “yerli ve milli”; direnişçi metal işçileri bozguncu, öyle mi?
Dün Gebze’den Ankara’ya yürümek istediklerinde, polisin önce barikatıyla sonra saldırısıyla karşılaştı. İşçiler ve onlara destek için gelenlerden toplam 109 kişi darp edilerek gözaltına alındı.
Dün yaşananları hatırlatan Hakkı Özdal, “Türkiye’nin gerçek yarılmasını, safların sahici ayrışmasını gösteren görüntüler… Salgın koşullarında tazminatsız işten atılan emekçilerin karşısına kalkanları, copları, kelepçeleri ve gözaltı otobüsleriyle çıkan polis, o işçileri sorgulayan savcılar, İsveç, İspanya ve Türkiye sermayesi lehine tüm bunların emrini veren valiler, içişleri bakanları, cumhurbaşkanları “yerli ve milli”; 6 yaşındaki çocuklarının doğum gününü gözaltı aracında çektiği videoyla kutlayan direnişçi metal işçileri bozguncu, öyle mi?” diye sordu.
“Ballı ihalelerinden nasiplenen bir küresel sermaye şirketi”
Yazının devamında, AKP’nin yaptığı işler ve bu işleri alan adrese teslim ihaleleri alan yabancı sermaye özetleniyor:
Bu işçi kıyımının baş aktörü Systemair HSK, şimdiki fabrikasının 20 Eylül 2018’deki gösterişli açılışından kısa süre önce, 3. havalimanına toplam 650 klima santrali ve 7 bin 200 fancoil (havalandırma) ünitesi; Okmeydanı ve Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanelerine 10 tane kapalı ve 10 tane açık tip soğutma kulesi; inşaatı süren 8 şehir hastanesine klima ve havalandırma sistemleri satmıştı. Kuzey Marmara Otoyolu’ndaki çift tüplü 8 tünel geçişinin, yani 16 tünelin havalandırma sistemlerini üstlenmişti. Bu tünellerin arasında, son etabın açılışında Erdoğan’ın övünerek anlattığı, 4,2 kilometre uzunluğundaki T-2 tüneli de var. Bunların yanı sıra savunma sanayi projelerine, maden sahalarına, AVM’lere, büyük çaplı konut projelerine iklimlendirme sistemleri satıyorlar. Şehir hastaneleri, 3. Havalimanı, otoyollar, savunma sanayi, inşaat… Türkiye’nin siyasi ve iktisadi mimarisi ve bununla oluşan iktidarı için ne kadar tanıdık ‘iş’ alanları değil mi? Ve bunlarla entegre olmuş, ballı ihalelerinden nasiplenen bir küresel sermaye şirketi… Sendikaya üye olan işçiyi kapının önüne koyma cüretini verecek düzeyde bir işbirliği: Hakkını aramak için yürümek isteyen işçilere şiddet uygulayan işbirlikçi kolluk gücü ve onun silsile halindeki ‘amir’leri…